Arıların, anaarı ve larva beslemede kullandıkları harika besin olan arısütü, normal koşullarda, 6-15 günlük işçiarıların, yutak üstü salgı bezlerinden salgıladıkları bir maddedir. Oluşumu itibariyle diğer hayvanların memelerinde oluşan süt ile herhangi bir ilgisi olmamakla beraber, sütsü görünüşü ve yavru beslenmesinde kullanımı nedeniyle, Türkçe terminolojide süt olarak adlandırılmaktadır. Diğer dillerde ise, kraliyet jeli (Royal jelly)olarak adlandırılmaktadır.
Beyaz-krem renkte, pelte kıvamında, kendine özgü kokusu ve ekşi-acı bir tadı bulunmaktadır.
Kimyasal Yapısı
Arısütü, kimyasal olarak çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Arısütünün yapısında, % 66 su, % 12.34 protein, % 5.46 yağ, % 12.49 şeker, % 0.82 mineraller, % 2.84 bilinmeyen maddeler bulunmaktadır. İçeriğinde 17 çeşit amino asitin bulunduğu tespit edilmiş, lipit kısmında ise, 26'dan fazla yağ asidi gözlenmiştir. Ayrıca B, C, D ve E vitaminleri yönünden zengindir.
Üretimi, Muhafazası ve Tüketimi
Arısütü, çeşitli hastalıkların tedavisinde, vücudun sağlıklı tutulmasında, hücre yenileme özelliği nedeniyle kullanılmaktadır. Son yıllar da arısütünün, alternatif tedavi (apiterapi)alanında kullanımı, üretimini cazip duruma getirmiştir. Saf arısütü üretiminin muhafazası zor, son derece teknik işgücünü gerektirmektedir. Arısütü üretiminin temeli, anaarı yetiştiriciliğinin belli bir safhada durdurulup, larvaların gelişmeleri için depolanan arısütünün, larvaları imha ederek toplanması üzerine kurulmuştur. Anaarı yetiştiriciliğinde olduğu gibi, yapay anaarı gözüne, larva transferi yapıldıktan 3 gün sonra, aşılama yapılmış yapay anaarı yüksüklerini içeren çerçeveler kovandan çıkarılır.
Arısütü, plastik veya tahta bir kaşıkla alınarak toplanır, süzülür ve ışık almayacak şekilde şişelere depolanır. Mutlak surette soğuk ortamlarda saklanması gereken arısütü; sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce ve tahta bir kaşık yardımıyla saf olarak dil altından alınması şeklinde tavsiye edilmektedir.
Kullanım Alanları
Arısütü kozmetikte, fiziksel performansın uyarılmasında, öğrenme kapasitesi ve kendine güvenin sağlanmasında, cinsel sorunlarda, kansızlık, kolesterol, viral enfeksiyonlara karşı direncin artırılmasında, kanser, yüksek ve düşük kan basıncı damar sertliği, kronik ve tekrarlayan hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Arısütü ile Tedavi(Apiterapi)
Arısütü, genel olarak vücutta hücre yenilenmesi, hücre üretimi ve metabolizması üzerinde etkili olduğundan, organizmanın bütün dokularında canlılık ve bunun sonucunda sağlık, enerji, bağışıklık ve dinçlik meydana getirir. Bu yönüyle akla gelebilecek bütün sağlık problemlerinde, önemli düzeyde motivasyon sağlar.
Arısütü, kalp rahatsızlıklarından, kansere kadar bir çok hastalıkta vücudu güçlendirmek, bağışıklık sistemini uyarmak amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle yoğun antibiyotik kullanan radyoterapi ve kemoterapi olan hastalarda, muhtemel karaciğer ve böbrek zararlarını önlemekte, fonksiyonlarını korumaktadır. Arısütünün insan ve hayvanlar üzerinde etkilerini belirlemek amacıyla, bir çok çalışma yapılmıştır. Yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
1) Japonya'da 54 farklı hastalık üzerinde yapılan uygulamalarda, ortalama % 80 dolayında iyileşme belirleyen araştırıcılar, bu hastalıkların bazılarının; iştahsızlık, kronik hastalıklar nedeniyle vücut savunma sistemi yetersizliği, metabolizma ve beslenme bozuklukları, adet bozukluğu, sindirim sistemi rahatsızlıkları, astım, bronşit, kronik kabızlık, asabilik uykusuzluk ve karaciğer rahatsızlıkları olarak bildirmektedirler. Aynı araştırıcılar, kanserde tümör oluşumunun ve büyümesinin arısütü tarafından engellediğini de belirtmektedirler.
2) Çin'de yapılan başka bir denemede, deney hayvanlarına tümör oluşumuna neden olan antijen verilmiş ve iki gruba ayrılmıştır. Grubun birine arısütü verilmiş, diğerine verilmemiştir. Arısütü almayan gruptaki bütün hayvanlar kanserden öldüğü halde, arısütü alan gruptaki hayvanlarda ölene rastlanmamıştır. Bu durum arısütünün, en azından kanser oluşumunu engelleyici etkisini kanıtlayıcı niteliktedir.
3) Yine Arjantin'de yapılan bir başka araştırmada; tavşanlara aşırı yağ içeren diyet uygulanmış ve iki gruba ayrılarak grubun birine arısütü verilmiştir. Deney sonucunda kontrol grubunun kanındaki kolesterol düzeyi, ortalama % 1,37 olarak belirlenirken; arısütü verilen grupta bu değer ortalama % 0,68 bulunmuştur. Ayrıca aynı denemede kroner damarların ve karaciğerin incelenmesi sonucu, arısütü alan bu grupta önemli derecede üstünlük belirlenmiştir.
4) Arısütünün, çeşitli iltihabi hastalıklarda başarı ile kullanılabileceğini destekleyen bir çalışma da Bulgaristan'da yapılmıştır. 125 iltihabi hastalık üzerinde yapılan araştırmada arısütünün, organizmada bağışıklık-biyolojik aktiviteyi arttırarak hastalığın önlenebileceği sonucuna varılmıştır.
5) Arısütünün karaciğer yağlanmasını önleyebileceğini destekleyen unsur, yapısında bol miktarda bulunan asetil kolindir. Çünkü asetil kolin ile yağlanma arasında negatif korelasyon vardır. Arısütünün, 50-100 mg dozu bile total kolesterol düzeyinde % 14 lipit düzeyinde ise % 10 azalma sağlanmıştır. Ayrıca arısütünün, yüksek dozlarda kullanımı antiviral etki oluşumuna neden olduğundan, gribe karşıda oldukça başarılı sonuçlar alınmıştır.
Arısütü; anaarı yetiştiriciliği, belli bir safhada durdurularak, larvaların gelişmeleri için depolanan, arısütünün, (larvaları imha ederek) toplanması ile elde edilir.
6) İnvitro (laboratuar) çalışmaları, arısütünün yapısında bulunan 10 HDA'nın, antibiyotik etkiye sahip olduğunu desteklemektedir. Bu antibiyotik etki E.coli, Salmonella, Proteus, Basillus suptillis ve Saureus mikroorganizmalarına karşı kanıtlanmıştır. Bu konuda yapılan bir çalışmada arısütünün; 0,5 mg ve 1 mg miktarları bakteri gelişimini inhibe ettiği görülmüştür. Ayrıca bazı antibiyotiklere kıyasla bakteriler üzerinde daha etkili olduğu gözlenmiştir.
7) Kanada Ulusal Kanser Araştırma Enstitüsü'nün 27/04/1963 te yayınlanan raporuna göre; Prof. Gordon F.Towsen'in aldığı sonuçlar ise; "Arısütünün bileşiminde bulunan 9-10 Hydroxy-2 Transoique ve Dicarboxylic gibi asitlerin bulunması lösemi(leucemie) kan kanserinin gelişmesine ve diğer bazı kanser tümörlerinin büyümesine engel olmaktadır. Bu konuda, 2000 deney faresi üzerinde yapılan incelemelerde, farelerin hepsine kanser hücreleri aşılanmış ve bunlardan 1000 tanesine hiçbir müdahale yapılmayarak kendi haline bırakılmış, diğer 1000 tanesine de arısütü verilmiş; kendi haline bırakılan 1000 farenin kanserden öldüğü, arısütü ile beslenen diğer 1000 farede ise kanser görülmediği ve yaşamlarını sürdürdükleri gözlenmiştir."
8) Fransız Dr. Alain Caillas'ın vardığı sonuçlara göre; arısütü, antibiyotik ve antimikrobiktir. Özellikle verem mikrobu üzerinde büyük öldürücü özelliğe sahiptir. Angina pektoris, damar sertliği, astım, şeker, ülser, hiper ve hipotansiyon ve felçlerde çok olumlu etkileri görülmüştür.
9) Avusturya'da, 120 hasta üzerinde yapılan klinik denemelerde, arısütünün ağızdan alınması ile cilt ve saç hastalıklarında önemli gelişmeler ve düzelmeler görülmüştür. Yine arısütünün içerdiği hormonlar sebebiyle, cinsel fonksiyonları artırıcı etkileri de tespit edilmiştir. Bunların dışında, arısütü bileşiminde mevcut "tespit edilmeyen diğer maddeler"adı altında belirtilen, % 2-3 civarındaki kısmında ise; arısütünün, asıl şifa niteliğini taşıyan maddelerin bulunduğu tahmin edilmektedir.
Bunlardan biri, balda bulunmayan, sadece arısütünde % 1.5 oranında bulunan 10-hidroksi-delta-2-dekonik asittir. Esasen, farmasötik preparatlarda, arısütünün mevcudiyetinin tespiti de bu bileşiğin tayiniyle yapılabilmektedir. Yine tespit edilemeyen maddeler kısmında bulunan diğer çeşitli aktif maddeler, organizmada canlandırıcı ve gençleştirici etkide bulunmaktadır. Çocuklarda görülen büyüme gecikmelerine ve vücut kuvvetsizliğine karşı da ilaç olarak kullanılmaktadır. Alınacak ortalama dozaj, günde vücut ağırlığının beher kilosu için 1mg. dır. Örneğin 80 kg. olan bir kişi, 80mg. alabilir. Arısütü, alışkanlık yapmayan her yaşta alınabilen bir maddedir.
10) Arısütünün, işçi arılar ile anaarılar arasındaki cinsel farklılaşmayı meydana getiren, biyolojik bir etki yaptığı ve bu etkiye büyük orandaki pantotenik asit miktarının neden olduğu bildirilmektedir. Arısütünün içinde bulunan 10-hydroxdec 2-cnoic asitden dolayı, antibakteriyel etkiye sahip olduğu bildirilmektedir. Saf olarak veya bala karıştırılarak yendiğinde romatizmal hastalıklara, kansızlığa, çeşitli göz hastalıklarına, saç dökülmelerine karşı kullanılmaktadır.
Arı Sütünün: Yüzeysel Kullanımı
Deriyi gerdirme, yenileme ve canlılık, epitel hücrelerini geliştirme ve uyarma, kırışıklığı giderme, derinin yağ sekresyonunu düzenleme, antibiyotik aktivite ve antiviral aktivite de kullanılmaktadır.